Tıp literatüründe abortus olarak tanımlanan halk arasında kullanıldığı tabir ile düşük; gebeliğin ilk 20 haftasında kendiliğinden sonra ermesidir. Düşüklerin büyük bir kısmı gebeliğin ilk 13 haftasında gerçekleşmektedir. İlk üç ayda yaşanan düşüklerin birçoğunun nedeni embriyonun gelişiminde yaşanan kromozom bozukluğudur.
Anne ve baba adayları için gebelik dönemi büyük heyecanların duyulduğu ve hayallerin kurulduğu bir dönemdir. Ancak bazı durumlarda yaşanan olumsuzluklar düşük ile gebeliğin sonlanmasına neden olmaktadır. Düşük yaşayan anne adayı yaşanan bu olumsuzluktan kendilerine sorumlu tutarak suçlu hissetmektedir.
Hamilelik döneminde alkol ve sigara tüketimi gibi zararlı alışkanlıklara devam etmek, doktor önerisinden bağımsız ilaç kullanımı ve benzeri çevresel faktörlerle düşük yaşanacağı gibi; rahmin yapısal bozukluğu, obezite, kontrol altına alınmayan diyabet, böbrek hastalıkları, hipertansiyon, tiroid hastalıkları, sindirim ve bağışıklık sistemi hastalıklarının da düşük riskini arttırmaktadır.
Bununla birlikte romatizma ilaçları, cilt hastalıklarında kullanılan ilaçlar ve ağrı kesicilerin de düşüğe yol açma ihtimalleri vardır. Düşüğe sebep olan faktörlerden biri de bebeğe besin ve oksijen taşıyan plasentada yaşanan problemlerdir.
Plasenta gelişiminde anormallik yaşandığı zaman bebek beslenememekte ve bu durum düşüğe sebep olmaktadır. Bazı bağışıklık sistemi bozuklukları da düşüğe sebep olmaktadır. Anne adayının kanındaki Antifosfolipid (aPL) adındaki antikor seviyesinin yüksek olması ve bu nedenle de kanda pıhtılaşma olması sebebi ile embriyoya giden kanın engellenmesi sonucu gerçekleşen düşüklerdir. Gebelik döneminde; kahverengi veya parlak kırmızı renkte kanama ile birlikte ağrı mevcutsa düşük gerçekleşiyor olabilir.
Düşük önleyici bazı müdahaleler için zaman kaybetmeden doktor muayenesi gerekmektedir. Aynı zamanda bel ve sırt ağrıları; vajinal akıntının pembemsi renkte olması veya bulantı, kusma, kokuya karşı duyarlılık gibi hamilelik semptomlarının artık yaşanmıyor olması da düşük belirtileri arasındadır.
Düşük belirtileri yaşayan kadınların zaman kaybetmeden doktoruna başvurmaları gerekmektedir. Düşük sonrasında rahim içerisinde kalıntı dokular olabilme ihtimali yüksektir ve tedavi edilmediği sürece ciddi problemlere yol açabilmektedir.
1983 yılında Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesinden mezun olduktan sonra 1985-1989 yılları arasında Zekai Tahir Burak Kadın Hastalıkları Eğitim ve Araştırma Hastanesinde Kadın Hastalıkları ve Doğum ihtisasımı tamamladım. 1990-1991 yılları arasında Üreme Endokrinolojisi, İnfertilite ve Tüp Bebek konularında İtalya Modena Üniversitesinde 1 yıl süre ile eğitim gördüm.